Vajinal akıntılar, kadını jinekoloğa götüren nedenlerin en başında gelen ve kişisel, sosyal ve cinsel yaşamını etkileyen rahatsızlıklardır.
Yaşamın hemen her döneminde karşımıza çıkabilmekle beraber en sık olarak üreme çağındaki cinsel aktif kadınlarda görülürler.
Akıntılarla ilgili en önemli konu belki de anormal akıntıyı normal akıntıdan ayırd etmek ve ve buna neden olabilecek yanlış kişisel alışkanlıklar ve hijenik hatalardan vazgeçmektir.
Normal ya da Fizyolojik akıntı nedir ?
Vajina normal olarak nemli bir yapıya sahiptir.Vajina duvarlarındaki ve vajinanın içinde bulunan rahim ağzındaki bezelerden salgılanan sıvılar bu nemliliği,ıslaklığı sağlar.
Normal sayılan ya da fizyolojik adı verilen akıntılar kokusuz, şeffaf ve sümüksü kıvamda olan akıntılardır. Bu akıntı, ovulasyon adı verilen yumurtlama dönemi gibi östrojen yani kadınlık hormonunun yükseldiği dönemlerde artış gösterir. Yani iki adet arasına rastlayan dönemde bu akıntıda bir miktar artış olabilir. Aynı şekilde adetin hemen öncesinde de akıntıda hafif bir artış olması normaldir.
Ayrıca cinsel uyarım sırasında vajinayı çevreleyen bezlerden salgılanan ve ilişkiyi kolaylaştırıcı, kayganlaştırıcı, kendine has bir kokusu ve krem - beyaz rengi olan sıvı da yine fizyolojiktir.
Gebelikte de rahim ağzından salgılama yapan bezlerin bezlerin aktivitelerinin gebelik hormonlarına bağlı olarak artması nedeniyle yine krem-beyazımsı renkli, olan akıntılar da normaldir.
Alışılmış vajinal akıntının miktarı, kıvamı ve diğer özellikleri değiştiğinde mutlaka hekime başvurmak gerekir.Adet dönemine yaklaştıkça bazen vajinada bir koku olabilir ve akıntı rengi koyulaşabilir. Bu adet kanamasını oluşturan hormonların bu dönemde getirdiği etkidendir.
Anormal akıntıların sık karşılaşılan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken nedenleri mikrobiktir, yani rahatsız edici akıntılar genellikle birer enfeksiyondur ama öncelikle bu konuda alınması gereken temel önlemlere göz atarsak:
İlişkiden ve adet kanaması bittikten sonra, vajina içi yıkanmamalı yani vajinal duş alışkanlığından vazgeçilmelidir.
Bu işlem vajina içersinde normalde yer alan ve çoğunluğunu laktobasil adı verilen mikroorganizmaların oluşturduğu doğal ortamı yani "florayı" bozar ve enfeksiyonların oluşmasına zemin hazırlar.
Eğer bir temizlik yapılacaksa, vajina dış kısmı ılık, duru, temiz suyla ya da bu amaçla hazırlanmış pH'sı yani asitliği uygun özel solüsyonlarla yıkanabilir. Yıkama işleminden sonra vajen girişi kurulanmalıdır.
Önemli bir konu da tuvalette temizlik mutlaka önden arkaya doğru yapılmalıdır.
Havuz, sauna, küvet gibi ortak kullanılan yerlerin temizliğinden emin olunmalıdır. Bu ortamlardan da enfeksiyon alınması olasılığı vardır.
Banyo, havuz, sauna ve egzersizden sonra ıslak,terli çamaşır veya mayolar vücutta uzun süre kalmamalıdır.
Eğer çok eşli bir cinsel yaşam varsa mutlaka prezervatif ile korunmalıdır.
İç çamaşırlar olabildiğince pamuklu ve yünlü yani doğal maddelerden olmalıdır.
Vajinal tampon ve pedler sık sık değiştirilmelidir (en çok 6 saat).
Adet kanaması döneminde kadına yaşamında ve tüm sosyal aktivitelerinde hareket serbestliği sağlaması, denize girebilme imkanı vermesi için üretilen vajinal tamponların kullanımında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta tamponun sık aralıklarla yenisiyle değiştirilmesinin ihmal edilmemesidir. Vajinal tamponu yerleştirdiğiniz andan itibaren kanla temas sonrasında bakteriler hızla çoğalmaya başlar.
Vajinal tamponlar uygun kullanıldıklarında vajinanın doğal ortamını bozmazlar. Ancak uzun süre vajina içinde kaldığında ciddi enfeksiyonlara bile neden olabilirler.
Adetliyken cinsel ilişki kurulmasını yasaklamak için yeterli tıbbi neden olmamakla beraber, kendinizi bu dönemde yeterince rahat hissetmiyorsanız eşinizle konuşarak kanamalı dönemlerde ilişkiyi ertelemelisiniz.
Genital sistem enfeksiyonlarının en sık adet kanaması sonrasında gerçekleştiği düşünüldüğünden bu açıdan risk altında olan kadınlar (daha önceden geçirilmiş enfeksiyon, çok eşli yaşam veya eşin çok eşli yaşam sürmesi gibi) bu dönemde ilişkide bulunmaktan kaçınmalıdırlar.
Hoş koku amacıyla vajen ağzında deodorant parfüm veya sabunlar (nötral pH ‘lı ve doktor önerisyle alınanlar dışında) kullanılmamalıdır.
Dar pantolon ve sıkı iç çamaşırları sıkça kullanılmamalıdır.
Eğer varsa şeker hastalığı kontrol altında tutulmalıdır. Şeker hastalığının ilk belirtisi bazen bu tür geçmeyen kaşıntılı akıntılar da olabilir.
Vajina içersinde bulunan laktobasillerin şekerden asit yapmaları için yumurtalık hormonları özellikle de estrojen hormonu gereklidir. Estrojen hormonunun azaldığı durumlarda örneğin menopozda vajende laktobasiller azalarak ortamın asiditesi azalır ve probleme yol açabilecek mikropların üremeleri kolaylaşır. Dolayısıyla kadının enfeksiyona yakalanma oranı artar.
Ayrıca herhangi bir sebeple kullanılan antibiyotikler de laktobasilleri öldürerek vajinada mantar ve diğer bakteri enfeksiyonlarının oluşmasına yol açabilirler. Dolayısıyla antibiyotik kullanan kadınların tedavi bitiminde kaşıntıdan yakınmaları sık görülmektedir.
Vajinal enfeksiyonlar (iltahaplar) arasında en sık görülenlerden birisi mantar enfeksiyonlarıdır.
Cinsel ilişki ile geçen hastalıklar grubunda en sıklıkla karşılaşılan bir diğer vajinal akıntı nedeni Trikomonas adı verilen bir parazittir. Mutlaka eş tedavisini de gerektiren bu mikrobun son yıllarda görülme sıklığı da oldukça artmıştır.
Herşeyden önemlisi düzenli olarak tarama amaçlı smear testi (pap-test) yaptırılmalıdır. Çünkü anormal bir akıntının oldukça nadir, ancak en korkulması gereken sebebi rahim ve rahim ağzı kanserleridir.
Ancak düzenli olarak jinekoloğuna giden ve gerekli muayenelerden geçerek tarama testlerini yaptıran kadınlar için böyle bir risk söz konusu değildir.