Uzayan yaşam süresi ve çevresel etkenler bazı hastalıkları daha sık duymamıza neden oldu. Bu gurup hastalıklar içinde Alzhaimer, Parkinson , diyabet ve çeşitli organ kanserleri başı çekmekte. Tıp ilmi her zaman olduğu gibi bu hastalıklarla savaş için yeni yollar aramaya devam ediyor. Savaşın tüm hızıyla sürdüğü alanlardan biri de, kadınlar arasında en yaygın ikinci kanser olan rahim ağzı kanseri (Serviks). Zira her yıl 500 bin yeni kadına bu tanı konulmakta ve önceden tanı almış 300 bin kadın bu hastalık yüzünden kaybedilmektedir.
Rahim ağzı kanserinin gelişmesinde rol oynayan başlıca faktör bir virustur. HPV adı verilen bu virus, bizim mikrop olarak bildiğimiz bakterilere oranla çok daha küçük yapıdadır. 100 den fazla tipi bulunmaktadır. Fakat sadece 30 civarındaki tipi insanda genital enfeksiyona yol açar. Bunların içinde bazıları özellikle önemlidir.
HPV Tip 6-11: Cinsel yolla bulaşır. Genital siğil (kondülom) adı verilen, küçük, karnıbahara benzeyen parmaksı çıkıntılar yapar. Bu küçük siğiller zamanla büyür ve sayıları artar. Eğer tedavi edilmezlerse tüm genital bölgeyi kaplayabilirler. Hamile bir kadında olması durumunda, doğum esnasında bebeğe geçebilir. Yenidoğanın göz, ağız ve soluk borusunda lezyon oluşturabilir. Bu tipteki virusların rahim ağzı kanserine yol açması beklenmez. Fakat partnerler arasında hızla yayılım göstermektedir. Dünyada her yıl 32 milyon yeni genital siğil vakası tespit edilmektedir. Yurdumuzda da özellikle genç nüfusta hızla artmaktadır.
Tedavide elektrokoterizasyon en yaygın kullanılan yöntemdir. Lokal olarak uygulanan ilaçlar da mevcuttur. Eşlerden birinde tespit edildiğinde diğer eşin kontrol edilmesi son derece önemlidir. Prezervatif kullanımı bulaşmayı önlemede faydalıdır.
HPV Tip 16-18: Rahim ağzı kanserlerinin %70’inde ana etkendir. Diğer HPV tipleri gibi eşlerden birbirine bulaşır. Vücut savunma sistemi virusu belli bir yere kadar imha edebilir. Yani virusun her bulaştığı kişi mutlaka kanser olmaz. Fakat bu kadar şanslı olmayanlarda ASCUS (hafif hücresel değişiklikler), derine inmemiş kanser, derine inmiş ve nihayetinde de yayılmış kansere yol açabilir.
Rahim ağzı kanserinden şüphelenerek doktora gitmek son derece zordur. Çünkü bulgular pek çok hastalıkla karışabilir. Adetler arasındaki kanamalar veya eşle beraber olduktan sonra kanama, lekelenme olması, vajinal akıntıda artış, pelvik ağrı sık rastlanan bulgulardır. Fakat, basit bir vajinite, yumurtalık kistine, iyi huylu bir rahim ağzı yarasına (erezyon) bağlı gerçekleşmiş olabilir. Bu yüzden kanseri yakalamada hala en geçerli yöntem rahim ağzı sürüntü testidir (SMEAR). Cinsel yaşamı başlayan her kadının mutlaka 6 ayda bir smear testi yaptırması gerekir. Bu henüz hafif değişiklikler mevcutken lezyonun yakalanmasını ve kolayca tedavi edilmesini sağlayacaktır. Amerikada 1950-1970 yılları arasında testin uygulamaya konması ile rahim ağzı kanserinden ölümlerin %70 azaldığı bildirilmiştir. Bunun yanı sıra, kolposkopi eşliğinde parça alınması (biyopsi) hem tanıyı koymak, hem de hangi derinliğe kadar hücrelerin etkilendiğini anlamak açısından son derece faydalıdır.
Tedavi için, hafif hücre değişikliklerinde, dondurma, konizasyon, LEEP gibi sadece rahim ağzını ilgilendiren girişimler yapılırken, ilerlemiş vakalarda rahim alınması ve beraberinde radyoterapi ± kemoterapi gibi daha kompleks tedaviler gerekir.
Kanserden Korunma: HPV’nin yanı sıra diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklardan da korunmada prezervatif ilk sıradaki yerini korumaktadır.
Bunun yanı sıra 2007 yılı içinde HPV aşısı kullanıma sunulmuştur. Aşı 0,2 ve 6. aylarda, toplam 3 kez yapılmakta, kişiyi hem genital siğil, hem de kanser yapan virus tiplerine karşı korumaktadır.